Orda öğrendim kalem tutmayı, okumayı
yazmayı, coğrafyanın güzelliğini de ayağımın altıdaki katmanları da. Alışkanlıklarımıza,
kavgalarımıza, aşklarımıza tanıklık, fotoğraflarımıza arşivlik etti. Başarılı olmamıza
gülümsedi, bilmeyişimize üzüldü. Ağırlığı herkesin saygısından kaynaklıydı. Uzaklara
taşınsak ta hep oradaydık. Baba ocağına gelen herkesin önünden geçtiği, selam
durduğu, anılarının canlandığı yerdi. Herkesin belleğiydi o. Öyle sınırları
belli olan bir bellek değil hani.
Ara
dinlenme sonrası gece sabaha kavuştuğunda bilgeliğine devam edecek, yenilere
tanıklık edecekti. 04.17’de anılar başına yıkıldı. Bilgilerin sindiği duvarlar
ve tavan yerle yeknesak oldu.
Daha Nemrut Dağı’ndan güneş doğacaktı aş ve iş için. Çiyaye Spi rahmet ve bereketiyle girecekti nevruza. Çiyaye Kızıldağe haksızlığa dur diyecekti.
Kadere
gönderme yapmak en kolayı. İçim kan ağlıyor. İsyanım ise sınırsız;
Çiyaye Spi yerinden gürledi, çatladı,
Çıyaye Kızıldağ’da gök kızıla boyandı,
Gürlevik suyu tersine döndü,
Nemrut Dağı yerinden fırladı,
Gölbaşı’nın suyu bulandı,
Besni üzümünün şırası kaçtı,
Tava’nın tadı acıya döndü,
Tut koruğunun ekşimsi tadı zehre çaldı,
Keysun çayı dona kaldı,
Anamın otlu aşının dumanı tütmez oldu,
Saat kulesi üzüntüsünden işlemez oldu.
Benim de ağzımın tadı kaçtı, benzim soldu, yüreğim titredi, haykırmak istedim, boğazım düğümlendi, ellerim tutmaz oldu. Kendime geldiğimde acılarım çığlığa döndü, bağır bağır bağırdım;
Küçük asosyaldir deyip büyüğe davete edenlere,
Kuru betonu medeniyet olarak
gösterenlere,
Gelin tüketin diyenlere,
Cebi için cebimizde gözü olanlara,
Kırsal kötü deyip tüketime davetiye
çıkaranlara,
Korunaklı yapılara,
Elini kolunu bağlayan muktedirlere,
Süslenmiş sözlere,
Mükerrer vaatlere,
İsyanım
var.
Hâlbuki halimden memnundum, kıl çadıra,
taş duvara, kerpice, teneke sobaya. Boyalı yaşamlarınız sizin olsun, tüketin,
şişin, korunaklı yapılarınızda oturun, makyajlarınızı maskelerinizi hiç
çıkarmayın. Sizin olsun cafcaflı ve yalan dolan yaşamlar, getirisi de götürüsü
de, uzaktanı da dijitali de. Ağzımın tadını kaçırdınız.
Giden canların isimlerini yazmak isterdim gökyüzüne;
Cebini düşünenlere, koltuk peşinde koşanlara
her daim bağırsınlar diye,
Bir daha olmasın diye,
Doğa her zaman sizden büyüktür, desinler diye,
Ağzımızın
tadını kaçırmayın, desinler diye…
Prof. Dr. Sadık Kartal
Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi
E-
posta; skartal@mehmetakif.edu.tr-
iznik.1966@gmail.com
Blog; http://sadikartal.blogspot.com/
Web;
https://abs.mehmetakif.edu.tr/skartal/


Elinize kaleminize sağlık hocam.
YanıtlaSilDsayın
YanıtlaSilDiline sağlık
YanıtlaSilDiline sağlık
YanıtlaSilHer zamanki gibi harikasın Sadık hocam... yüreğine kalemine sağlık...
YanıtlaSilMustafa yeler
SilKalemine sağlık Sadık Hocam
YanıtlaSilÇok çok geçmiş olsun memlekete. Bu felaketten de ders alınmazsa...
YanıtlaSil"Anılarda kuş misali konacak dal ister." Acıtmaz mı kırılan dallar, yanmaz mı yürekler sevgili hocam, yerle yeksan olmuşsa koca kadim çınarlar? Doğaya rağmen tahayyül/inşa edilen geleceğin kaçınılmaz olarak distopik olacağını kavra(ya)madı "modern insan!" Acınızı yürekten paylaşıyorum. Saygılarımla.
YanıtlaSilMurat Yeşiloz
SilSayın hocam geçmiş olsun. Yüreğine sağlık
YanıtlaSilÇok güzel kaleme almışsınız tebrikller👏👏
YanıtlaSilElinize emeğinize yüreğinize sağlık hocam, çok güzel anlatmışsınız. Murat sever
YanıtlaSilEllerinize, emeğinize kaleminize sağlık.
YanıtlaSil