Ana içeriğe atla

OKULLARDA FORMA ZORUNLULUĞU BİR DİSİPLİN ARACIDIR

 

  Bizim zamanımızda okul heyecanı siyah önlük ve beyaz yaka ile başlardı. Sonraları siyah önlüklerin yerini mavi, ardından değişik renkte önlükler almaya başladı. Bizim siyah önlük beyaz yaka ise siyah beyaz fotoğraflarda tebessümle bakılan birer anı olarak kaldı.

Okul kıyafetleri, eğitim sisteminin en eski geleneklerinden biri. Eğitimin devlet tarafından verildiği ve ulu­sallığın yeniden üretilmesinin amaç olduğu eğitim sistemlerinde okullarda belirli bir kıyafet var olmuştur. Türkiye’de siyah önlük ve beyaz yaka ilk defa 1981’de tam olarak tanımlandı ve zorunlu hâle getirildi. Ancak bu tarihin öncesinde ilkokul öğrencileri- daha esnek olmakla birlikte- önlük giyerek okula gittikleri bilinmektedir. Cumhuriyet okullarında zorunlu kılık kıyafetin aynen eğitim politikaları gibi dikiş tutmayan tarihi var.

1989 yılından itibaren deniz mavisi, lacivert, siyah ve gri renklerden birinin önlük rengi olarak seçilmesine karar verildi. 2008 yılında ilköğretim okullarında mavi önlük mecburiyetinin kaldırılacağı, yeni okul kıyafeti düzenlemesinin uygulamaya konacağı duyuruldu. Bu düzenle­menin amacı okul disiplini içerisinde öğrencilerin rahat ede­bilecekleri kıyafetleri belirlemek olarak ilan edildi. Öğrencilerin belirli bir kıyafetle okula gitmelerinde 2002’de bir esneklik sağlandı. 2012’de öğrencilerin belirli bir kıyafet giymeleri zo­runluluğu kaldırıldı. Velilerin yüzde ellisinden fazlasının muvafakati alınarak okul kıyafeti belirlenmeye başlandı. Velilerin forma giyme kararına rağmen çoğu okulda kıyafet serbestti.

 Son günlerde kılık kıyafetle ilgili yeni haberler var. Öğrenciler yeni eğitim öğretim yılından itibaren yeniden okul forması ile okula gidecekler. Uygulamanın öğrenci sağlığına, okul kültürüne ve eğitim ortamına katkı sağlayacağı belirtiliyor.  Haber kaynağı ise MEB değil, İletişim Başkanlığı. Habere göre, MEB'in serbest kıyafet uygulamasını sona erdirme kararını olumlu gören vatandaşlar Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezini arayarak karardan dolayı Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e teşekkürlerini iletmişler. Haberde velilerin mesajları da paylaşılmış. Mesajlarda formanın okullarda düzen, eşitlik getirdiğini formasızlığın da çocuklar arasında kıyas, rekabet ve psikolojik baskı yarattığı yazılı. Hatta bir öğretmen "Sayın Yusuf Tekin Bey'in okullarda formaya dönüş kararını duymak beni öğretmen olarak sevindirdi. [Okullarda] farklı tasarımlar için yarışma bile düzenlenebilir." değerlendirmesini yapmış!

 Forma konusunu en çok savunan iki kesim var. Birincisi formaları üretip pazarlayan şirketler velileri çocuklarına birçok kıyafet almalarından kurtararak ailenin ekonomisine dolaylı olarak katkı sağladıklarını söylerler. İkincisi formayı en çok isteyenler eğitimciler yani okul yöneticileri ve öğretmenlerdir. Çünkü forma eğitimciler için bir disiplin aracıdır. Onun için en çok tek tip kıyafet isteyenler eğitimcilerdir. Bir de farklı giyimlerin ergenlik çağındaki öğrenciler arasında kıskançlığa neden olacağı şeklinde toplumda yaygın bir kanı var.

  Okulu akademik olarak inceleyenler de eğitimcilerle aynı bakış açısına sahipler.  Okulu işletme mantığı ile müdürü işveren, öğretmeni çalışan, öğrenci ve veliyi müşteri olarak tanımlayıp okulun rekabet içinde olmasını ve verimliliğin esas olmasını söylerler. Formayı okul kültürünün bir öğesi olarak ele alırlar. Dayanakları ise Frederick W. Taylor’un Bilimsel Yönetim kuramından, Henri Fayol’un yöneticiye yüklediği yüksek beklentiye oradan Hawthorne Araştırmalarına kadar itaatin esas alındığı ve verimliliğin (patrona para kazandırma) tek hedef olduğu alan yazını. Standartlaşmayı getiren bu kuram ve anlayışlar müdürün eline mevzuat, öğretmene ders kılavuzu, öğrenciye de kural ve forma getirmiştir. Yani formayı son 100 yıl içinde standartlaşmış okul örgütü yapılanmasındaki düşünce ile ele almak gerekir. Belirlenmiş vizyondan tutun oturulacak sıranın ebadına kadar her şeyin standartlaştırıldığı, büyüklerin kendi istedikleri formda kural koydukları ve öğrencilere uymaları için üst perdeden beklentilerin oluşturulduğu bir okul düzeni.

 Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, göreve geldiğinden beri okulları düzene koyma ve disipline etme noktasında bazı girişimleri oldu. Okula devamın sıkı takibe alınması, örgün eğitimden yaygın eğitime geçişlerin zorlaştırılması ve tek tip kıyafetin tekrar gelmesi gibi. Ancak okullardaki disiplin sorunlarının giderilmesi ve akademik başarının arttırılması forma ile katı kural koymakla olmuyor. Mesela MEB, şunları sorgulayabilir;

   -Neden eğitim zorunlu olarak on iki yıl?

  - Ezberci eğitime sebep olan merkezi sınavlar neden var? (Merkezi sınavlar kaldırılsa dershanelere ve test kitabı üreticilerine haksızlık mı olur)

   -Dershaneler sınav kazandırıyor mu?

 - Özel okullar ve özel okul mantığı ile çalışan vakıf üniversitelerinin eğitime katkı düzeyleri nedir?

   -- Okuldaki bilgiyi öğrenci neden hayata geçiremiyor?

  -- Sermayeye para kazandıran teknolojinin eğitimde yer alması ile bireylerde oluşan zihinsel ve   duygusal yalnızlık veya teknolojinin öğrenmeye katkısı ne düzeyde?

  Siyah önlük beyaz yakanın olduğu ilkokullu yıllarımız bittiğinde ortaokulda kıyafet serbestti. Yokluktan yine kıyafetimiz tek tipti ama ne giydiğimizden ziyade dostluk, yardımlaşma ve hayatı konuşurduk. Askeri yönetim 1981’de tüm öğretim kademelerine kıyafeti zorunlu hale getirince kravatın bağlanmasını ve desenlerini konuşur olduk, pantolona ütü aramaya başladık. Okuldaki görevliler her sabah kravat kontrolü yapmaya başladı. Ceketimizin düğmelerinin hepsi tam tekmil kapalıydı ve saçlarımız üç numaraydı. Her şey disiplin içindeydi.

BİR DİP NOT; Yazıyı bitirdikten sonra aklıma geldi. MEB, okullarda öğretmenlerin Kılık Kıyafet Yönetmeliğine uymaları konusunda herhangi bir işlem yapacak mı, acaba?

 

 Prof. Dr. Sadık Kartal

Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi

E- posta; skartal@mehmetakif.edu.tr- iznik.1966@gmail.com

Blog; http://sadikartal.blogspot.com/

Web; https://abs.mehmetakif.edu.tr/skartal/

Yorumlar

  1. Değerli Sadık Hocam formalar disiplin bakımından olumlu ama çocukları bir dar çerçeveye sokma durumu var.Çocukların hemen hepsi bu dar kalıba girmek istemiyor,bu açıdan da bakmak lazım.

    YanıtlaSil
  2. 👏🏻👏🏻👏🏻

    YanıtlaSil
  3. Kaleminize sağlık hocam 👏🏻 👏🏻 bu sistemsizlik bir kenara her ağustos ortasında okulların servis, güvenlik, yeme-içme, fiziki hazırlık gibi ihtiyaçları konuşulmazken formanın gündem olması asabiyet sebebi gerçekten ❗️

    YanıtlaSil
  4. Kaleminize yüreğinize sağlık Hocam.

    YanıtlaSil
  5. Gelir düzeyindeki dengesizlik olmasa kılık kıyafet sorun olmazdı. Sosyal devlet olma ilkesini okullar için uygulanması eğitim sorunlarına bir nebze çare olabilir. Selam ve saygılar

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

PROJECİLİK VE PROJE OKULLARI

  Birkaç yıl önce bir öğrencim beni ziyaretinde öğretmen olarak atandıktan sonra evlilik gibi bir projesinin olduğunu söylemişti. Gülümsemiştim ama projecilik öyle sıkça kullanılmaya başlanmıştı ki öğretmen adayının da diline pelesenk olmuştu.   1980’lı yıllardan başlayan ve 1990’lı yıllarda ivme kazanan liberal politikaların etkisi ile devletin okula yeterince kaynak ayırmaması nedeniyle okulların kendi yağlarında kavrulmaları yani kaynak arayışları için liberal kesimin ve yöneticilerin kaynak için adres gösterdikleri proje üretmek oldu. Gelinen noktada yönetici, yazar, çizer ve akademisyen takımının sürekli referansta bulundukları OECD 2024 verilerine göre tüm kademeler için öğrenci başına yapılan kamunun eğitim kurumları harcamasında Türkiye, Meksika’dan sonra en düşük harcama yapan OECD ülkesidir . Projeler, MEB dışında diğer bakanlıklar, firmalar, dış kaynaklar, gönüllü kuruluşlarla işbirliği ile yani onların verdikleri destek ile yürütülmekte. Projelerin içeriğine bakı...

ZORUNLU EĞİTİM ÜZERİNE

  Renk, hız, son dakika ve yapay gündemlerle bizi zihnen ve sosyal olarak kadrajın önüne hapseden televizyonda bir alt yazı. Yükseköğretimde 4 yıllık programlar 3 yıl oluyor, öğretim süresi kısalıyor. Birkaç gün sonra benzer bir haber daha. 12 yıllık zorunlu eğitim kısalacak diye. Sevindirici haberler. Ulusal eğitimin tavan yaptığı 20. Yüzyılda devletin iyi vatandaşlıktan kopmaları engelleme çabası ve sermayenin okulu  kār alanı / sektör olarak görmesinden bu yana okulda kalma süresi git gide uzatıldı. Bu süreçte eğitimin yaygınlaştırılması, ders yüklerinin arttırılması ve bu yükün Amerika menşeli testlerle doldurulması, merkezi sınavlara hazırlık için zamansızlık ikliminde oyundan/sosyal alandan uzak, testle tost arasında sıkışmış ancak okumayan, düşünmeyen yalnızca söyleneni tekrar eden Paulo Freire ’in tabiriyle bankacılık yapan nesiller yetişti/yetişiyor.   Bu açıdan öğretim süresinin kısaltılması hani reform demesek te yeniden yapılandırma için güzel bir adım old...