Bundan
yaklaşık on yıl önce Milli Eğitim Bakanlığı’nın çık dışarı oynayalım adlı bir projesi vardı. Amaç ilköğretim öğrencilerine
fiziksel aktivite yapma imkânı sağlayarak oyunlar tasarlamak ve oyun alanları
kurarak toplumda aktif yaşam kültürünü yaygınlaştırmaktı. Projeyi ilk
okuduğumda ilkokullu yıllarımda Türkçe ders kitabında bir okuma metni üzerindeki görselde dışarıda ders yapan öğrenciler aklıma geldi. Hep düşünürüm
öğrenme alanı her taraf ise neden dört duvar bir kara tahta. Bu durumu eleştiri
konusu edinirken camdan okumayı eğitimde
fırsat eşitliğidir diyen sloganlarla karşılaşır olduk.
Sınıf dışı ortamı eğitimde öğrenme
alanı olarak kullanmak hayal olmaya başladı. Eğitimde kalite örneklerine
bakıldığında bilgi beceri odaklı başarılı örneklerin bu minvalde çok olduğu
görülecektir. Teknoloji destekli
öğrenmenin yalnızca bilme ile doğrudan ilintili olduğu, beceri kısmının ihmal
edildiği herkesin malumu. Özellikle pandemi sürecinde camdan öğrenmeyi
savunanlara duyurulur. Derdimiz de normalleştiğimiz şu günlerde hem
yaşanılanların muhasebesini yapmak hem de savunu ustalarına sebebi hatırlatmak.
Eğitim, hâkim grubun inanç sistemi yani
ideolojisi doğrultusunda biçimlenir. Eğitilmiş insan, hâkim ideoloji ile uyumlu
insandır. Böylesi bir uyum egemenlerin isteğidir. Okulun devletin olması veya
egemenin isteğine göre biçimlenmesi bilimsel faaliyetin de sahiplenilmesine neden
oluyor.
Ortaokullu yıllarımızda ders kitaplarında Ortaçağ’da
egemenlik tanrısal kaynağa dayandırılırdı. Karanlık bir devir olarak
nitelendirilirdi. 20. Yüzyılda “bilimsel bilgi” dininkine benzer bir otoriteye büründü.
Bilimsel bilgi laik kesimin en çok savunu alanı iken pandemide herkes oradaydı.
Bilim-ideoloji ilişkisine bakıldığında bugünün
okulu egemenin tarif ettiği istikamette bilgi üreterek devlete/egemene hizmet yolunda.
Bilimsel araştırma kitaplarında tarafsızlık, eleştiriye açık olma ve kuşkuculuk
bilim insanı adaylarına okutulan temel ilkelerdir. Çağımızda bilim yapanların
en çok dikkat çeken yönü ise eleştirilere kapalı olmalarıdır. Otoritenin en
büyük iletişim kanalı ise tek taraflı bilgisayar çizgilerdir. Pandemi sürecinde
egemen sınıfların söylemine uygun bilim üretilmesi ve çizgisel olarak yayılması
gözden kaçmadı.
Mevcut paradigma her şeyin nicel
verilerle sunulduğu pozitif bilim anlayışıdır. Teolojiye ve metafiziğe sırtını
çeviren pozitivizmin bilim anlayışı yeni dünyanın inanç sistemi oldu. Küresel
sermaye kuruluşları ve yöneticiler söylediklerine/yaptıklarına meşruiyet
kazandırmak için temel başvuru kaynakları yalnızca görüneni ve sayıyı önemseyen
pozitivist bilim verileridir. Bilim yolu ile hayatımız standartlaştırıldı,
davranışlarımız kontrol edilmeye ve takip edilmeye başlandı. Her şeyin
laboratuvardaki verilere göre ölçüldüğü “bilimsel ortamda” inanç, değer ve
duygularımız unutuldu.
Özellikle üniversiteler devlet ideolojisinin/egemenin
sadık propagandistleri ve kurulu düzenin destekçileri olmak bakımından bir
hayli iş çıkarıyorlar.
Derslerimde Althusser’den bir giriş ve alıntı
ile en büyük ideolojik aygıtın okul olduğunu belirtir, malzeme bolluğundan da konunun
anlaşılması kolaylaşır. Yani eğitimin siyasal işlevi her zaman kantarın ağır
tarafı.
Okulda
aktarılan ideolojiyi yalnızca ulus devletlerin vatandaşını etkileme çabası
olarak görmek, artık yetersiz kalıyor. Özellikle küreselleşmenin yoğun baskısını
hissettiğimiz son yıllarda okullar küresel egemenlerin ideolojilerini aktarmak
işlevini görüyorlar. OECD, IMF, Dünya Bankası, Avrupa Birliği gibi ulus ötesi
kuruluşlar okullara küresel ideolojileri dayatmak üzere baskıcı davranıyorlar.
Yirmi birinci yüzyıl becerileri, küreselleşme, çok dillilik, hayat boyu eğitim,
özelleşme, yerelleşme vb. gibi kavramlar sayılan kuruluşların argümanları,
eğitim programlarının da vizyonu, misyonu oldu. Bu durum okullarda siyasal
kimlik doğrultusunda yapılan eğitimin zayıflaması sorusunu akla getirdiği gibi küresel
hegemonyanın daha da güçlenmesine neden oluyor. Sayılan ulus ötesi kuruluşların
pandemide “eğitimde fırsat eşitliği” çabaları bir hayli dikkat çekiciydi.
Ulusal devlet ve onun bileşenleri eğitim
politikalarını belirlemedeki egemenliklerini kaybederken diğerleri kazanmaya
devam edecekler gibi görünüyor. En büyük başarıları ise pandemide
davranışlarımızı değiştirme çabalarıydı.
Pandemide ekrandaki düz çizgilere
hapsolduğumuz günlerin acısına inat, hazır ağzımız da açılmışken tabana kuvvet zamanıydı.
Ekrana bakın ve tüketin diyenlere
inat çık dışarı gezelim vakti. Doğduğum mekânlarda özgürlüğün sağlık olduğunu
anladım. Kaş ve karşı yaka Meiz barışın en insani duygu olduğunu, insani
olmanın kinleşmeyi bertaraf ettiğini, Didim’de cesaretin sınırsız gücünü ve
dıştan değil içsel olduğunu, Van Kalesi’nde engin maviliğin sınırsız arzular
uyandırarak dayatılan standartları unutturduğunu yaşadım. Su, toprak ve
gökyüzünün iç içe olduğu Stockholm’u, küçük güzeldire en iyi örnek Rezekne’yi,
Arnavut kaldırımlı sokaklarında yürürken dayatılan hız dünyasında huzuru ve
sükûneti soluduğum Riga’yı unutmayacağım. Bir de ayağımın tozuyla bolluk ve
bereketin diyarı Trakya şehirlerini.
Düz çizgilere göre konuşanlara,
başkasının ağzıyla laf edenlere, pozitivizmi inanç demeti haline getirenlere
çıkın dışarı oynayın, gezin derim. Unutmamak lazım hayat her daim pencerenin
dışında. Tabii ki şiir tadında olunca;
Memleket isterim,
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı
olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Bilgisayarda
düz çizgilerdeki sonucu genele yaymaya çalışanlara, bilimsel konuştuğunu ve
olgulara dayalı fikir beyan ettiğini söyleyenlere tavsiyem insanların arzu, umut,
utanç, zaaf, direnç, cesaret ve biricikliğini bir kenara bırakmamalarıdır.
Prof. Dr. Sadık Kartal
Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi
E-
posta; skartal@mehmetakif.edu.tr-
iznik.1966@gmail.com
Blog; http://sadikartal.blogspot.com/
Web;
https://abs.mehmetakif.edu.tr/skartal/
Yüreğinize sağlık kıymetli hocam...
YanıtlaSilKaleminize sağlık hocam🙏👏çok güzel bir noktaya değinmişsiniz
YanıtlaSilElinize yüreğinize sağlık Sadık hocam...
YanıtlaSilDoğru tespitler, güzel ifade edilmiş. Son yıllarda okuduğum çok kaliteli bir makale . Tebrik ederim.
YanıtlaSilEline sağlık kardeşim başarılar diliyorum selamlar
YanıtlaSilBeyinlerimize uğraşıya değer şeyler verdiğiniz için müteşekkiriz hocam N.B.
YanıtlaSilMikail yurehinize sahlik hocam
YanıtlaSilEline, yüreğine sağlık. Eğitim dört duvar dışına taşındıktan başka yaşamla(özellikle çalışma yaşamı) birlikte goturulmeli. Başka bir deyişle okul duvarları artık yıkılması. Değilse "fanusta insan yetiştirmeye" doğru gidiliyor.
YanıtlaSilSadık Abi kalemine sağlık nefis bir yazı olmuş.Ama eğitim de dayatma tüm hızıyla devam ediyor.
YanıtlaSilEmeğinize kaleminize sağlık hocam👏🏼👏🏼
YanıtlaSilhocam kaleminize sağlık
YanıtlaSilYıkılsın okul duvarları!
YanıtlaSil