Ana içeriğe atla

EĞİTİME DARBE FORMÜLÜ Atatürkçülük ve Türk-İslam Sentezi

 

EĞİTİME DARBE FORMÜLÜ
Atatürkçülük ve Türk-İslam Sentezi

Prof. Dr. Sadık KARTAL 

   12 Eylül 1980, Cuma. Şehre giden Babam ikindi vakti köye dönmesi gerekirken saat 10 gibi geldi. Besni’ye giren tüm araçlar geri çevrilmişti, gerekçe ise ihtilal olmuştu.

 Eylül sonu okullar açıldığında 29 Ekim cumhuriyet bayramı törenlerinin coşkusu asker gölgesinde muhteşemdi. O akşam Hacı Reşit Camii ’sinde okunacak mevlitte yoklama zorunluluğu nedeniyle davetliydik.  Mevlit, Atatürk ve silah arkadaşlarına ve de tüm silahlı kuvvetlerimize dualarla sonlandı.

 Birkaç hafta sonra istiklal marşı töreninde komando rütbeli komutanın tören esnasında oradan geçen bir şalvarlı vatandaşı selam durmayışı nedeniyle yaka paça jeepine bindirdiğini hatırlıyorum. Vatandaşın zavallılığı, suçunun ne olduğuna anlam veremediği bakışlarını hatırlıyorum.

 28 Şubat 1997’de akşam haberlerinde izledim, güçlünün yeni darbesini. Tüm televizyon kanalları aynı cümleleri okuyordu. Felaket önlenmişti. Kahraman ise aynıydı. Okullarda türbanlı öğrenciler dışında sorun yoktu.

  12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997’de öğrenci, öğretmen, yönetici ve akademisyen olarak yer aldığım eğitim sisteminin güçlünün isteğine göre nasıl biçimlendiğine tanıklık ettim. Konuyu araştırınken de arka planında nelerin olduğunu paylaşmak istedim. 

 Sadık Kartal

EĞİTEN KİTAP

https://www.egitenkitap.com/urun/egitime-darbe-formulu-ataturkculuk-ve-turk-islam-sentezi



Yorumlar

  1. Darbeciler, darbelerini Atatürk'ün adını kullanılarak halkta tepkileri azaltmak için kullandılar. Bu sadece eğitime değil, ülkenin siyasetini dizayn etmiştir. Bugünkü sancılarını nedenlerinden biri olarak söylenebilir. Akıl ve bilim temel kriter olmazsa daha çok acı çekeceğiz. Atatürk'ü ve Cumhuriyeti kısır çekişme ve menfeatler için kullanmazsak her şey güzel olur, rasyonel zemine oturur. Zihinsel cimnastik için teşekkür ederim. Saygılarımla.

    YanıtlaSil
  2. Diline sağlık Sadık Hocam.

    YanıtlaSil
  3. Kaleminize sağlık hocam ne güzel de değinmişsiniz

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

PROJECİLİK VE PROJE OKULLARI

  Birkaç yıl önce bir öğrencim beni ziyaretinde öğretmen olarak atandıktan sonra evlilik gibi bir projesinin olduğunu söylemişti. Gülümsemiştim ama projecilik öyle sıkça kullanılmaya başlanmıştı ki öğretmen adayının da diline pelesenk olmuştu.   1980’lı yıllardan başlayan ve 1990’lı yıllarda ivme kazanan liberal politikaların etkisi ile devletin okula yeterince kaynak ayırmaması nedeniyle okulların kendi yağlarında kavrulmaları yani kaynak arayışları için liberal kesimin ve yöneticilerin kaynak için adres gösterdikleri proje üretmek oldu. Gelinen noktada yönetici, yazar, çizer ve akademisyen takımının sürekli referansta bulundukları OECD 2024 verilerine göre tüm kademeler için öğrenci başına yapılan kamunun eğitim kurumları harcamasında Türkiye, Meksika’dan sonra en düşük harcama yapan OECD ülkesidir . Projeler, MEB dışında diğer bakanlıklar, firmalar, dış kaynaklar, gönüllü kuruluşlarla işbirliği ile yani onların verdikleri destek ile yürütülmekte. Projelerin içeriğine bakı...

ZORUNLU EĞİTİM ÜZERİNE

  Renk, hız, son dakika ve yapay gündemlerle bizi zihnen ve sosyal olarak kadrajın önüne hapseden televizyonda bir alt yazı. Yükseköğretimde 4 yıllık programlar 3 yıl oluyor, öğretim süresi kısalıyor. Birkaç gün sonra benzer bir haber daha. 12 yıllık zorunlu eğitim kısalacak diye. Sevindirici haberler. Ulusal eğitimin tavan yaptığı 20. Yüzyılda devletin iyi vatandaşlıktan kopmaları engelleme çabası ve sermayenin okulu  kār alanı / sektör olarak görmesinden bu yana okulda kalma süresi git gide uzatıldı. Bu süreçte eğitimin yaygınlaştırılması, ders yüklerinin arttırılması ve bu yükün Amerika menşeli testlerle doldurulması, merkezi sınavlara hazırlık için zamansızlık ikliminde oyundan/sosyal alandan uzak, testle tost arasında sıkışmış ancak okumayan, düşünmeyen yalnızca söyleneni tekrar eden Paulo Freire ’in tabiriyle bankacılık yapan nesiller yetişti/yetişiyor.   Bu açıdan öğretim süresinin kısaltılması hani reform demesek te yeniden yapılandırma için güzel bir adım old...

OKULLARDA FORMA ZORUNLULUĞU BİR DİSİPLİN ARACIDIR

    Bizim zamanımızda okul heyecanı siyah önlük ve beyaz yaka ile başlardı. Sonraları siyah önlüklerin yerini mavi, ardından değişik renkte önlükler almaya başladı. Bizim siyah önlük beyaz yaka ise siyah beyaz fotoğraflarda tebessümle bakılan birer anı olarak kaldı. Okul kıyafetleri, eğitim sisteminin en eski geleneklerinden biri. Eğitimin devlet tarafından verildiği ve ulu­sallığın yeniden üretilmesinin amaç olduğu eğitim sistemlerinde okullarda belirli bir kıyafet var olmuştur. Türkiye’de siyah önlük ve beyaz yaka ilk defa 1981’de tam olarak tanımlandı ve zorunlu hâle getirildi. Ancak bu tarihin öncesinde ilkokul öğrencileri- daha esnek olmakla birlikte- önlük giyerek okula gittikleri bilinmektedir. Cumhuriyet okullarında zorunlu kılık kıyafetin aynen eğitim politikaları gibi dikiş tutmayan tarihi var. 1989 yılından itibaren deniz mavisi, lacivert, siyah ve gri renklerden birinin önlük rengi olarak seçilmesine karar verildi. 2008 yılında ilköğretim okullarında mavi önlük...