Katıldığım bir okuma yazma programı
sertifika dağıtım töreninde belge alan bir asker delikanlının artık okuyorum
mutluyum demesi bir eğitimci ve bu işe ön ayak olan birisi olarak memnuniyetime
neden olmuştu. Önümdeki gazetede ise sayfanın üst tarafında uzman olduğu
belirtilen bilirkişinin çikolatanın mutluluk getirdiği minvalinde döktürdüğü
yazı ve altında marka bir çikolatanın reklamı.
Çikolata ile yıllar sonra tanışmış birisi olarak ve de eğitimle her daim
haşır neşir bir vaziyette iken insanı neyin mutlu ettiği soru işareti bir o
kadar da ünlem işaretiydi. Mutluluk hevesle yaşadıklarımız mıydı yoksa bize
dayatılan mıydı?
Son iki yıldır dayatılan mutluluk seronomileri
ve istirahat önerileri ile sanal mutluluk sofrasında mutluluğun tüketim ile
ölçüldüğü bir âlemdeyiz artık.
Mutluluk
insanın içindedir realitesini bir kenara koyup hayal ve gönül perdemizle baş
başa kalma yerine güçlü ellerin uzattıkları standartlara hapsedilir olduk. Pandemi ya da savaşların verdiği korku
alanında sindirilmiş vaziyette bize tavsiye edilen ise halimize şükretmek.
Açık
hava ve bol güneşin faydalarını anlatan hayat bilgisi dersine inat önümüze
konulan kutudan vereceğimiz ısmarlama mutluluk ile avutulur olduk.
Okuyarak kendini ve çevresini tanıyacak
olan askerin mutluluğunu yaşamaktır, derdimiz.
Okulun sihirli kutuya sığdırıldığı hız
dünyasında önümüze konulan sanal âlemde gezinerek mutlu olacağımız kandırmacası
ile baş başa kaldık.
Okul
yolunun virüslerle dolu olduğunu iddia eden uzmanların da okul yolunda mutlu
olduklarını sanırdım.
Sosyal olayların etkilerinin kelebek etkisi ile hızla yayıldığı her kesimin malumu. Okulun neden tehlike arz ettiğini ve tehlike ile dolu olduğunu söyleyen uzmanlara hatırlatmak gerek neden sonuç ilişkisini. Kitabın tam ortasında yazan sistem bir bütündür cümlesine inat, bir parçanın önemsendiği diğerlerinin bastırıldığı bir ortamda salınan korku ile tüketin mutlusunuz diktesi ile yüzleştik. Sanal mutluluğun ardından yoksunluğun, yoksulluğun ve yabancılaşmanın geldiği de izaha muhtaç değil.
Sihirli kutunun
alanı ve etkisi genişledikçe özgürleşeceğimizi sanırdım. Kıssadan hisse;
Uzman artıkça kural artar, kural artıkça
özgürlük alanı daralır.
Derdimize
sebebiyet arifliğimizdir.
Son çeyrek asırdır devletin küçültülmesi
ve kamu harcamalarının kısılması gerekliliği sıkça vurgulanır oldu. Bu anlayışın
arkasındaki temel düşünce girişimcilerin girişimlerine eğitim alanını da dâhil
ederek pazarın sektörel anlamda genişlemesi ve netice itibarıyla karın artması.
Temelleri
1970’li yıllara dayansa da 1980’lerden sonra artık yerel değil kürelsiniz ve ona eşlik eden neo liberal
politikalar sonucunda kapitalizmin istekleri ile uyumlu olacak şekilde eğitim ile
ekonomi arasındaki ilişki arttı. Eğitimde yer alanların tüketici olmaları
teşvik edildi. Ulus ötesi örgütler özellikle OECD, eğitimle olan ilişkisini belirleyici bir
uluslararası aktör olma konumuna taşıdı.
Gelinen
noktada ise daha fazla dijital öğrenme araçları yoluyla uzaktan öğrenme alanlarının
oluşturulması ve bilinen öğretmen rolü yerine materyal ikame edilmesi, öğrenme
süresinin uzatılması ve mekân seçeneklerinin genişlemesidir. Yani siz her daim bizde kalın mantığı. Bunlar
modernlik diğerleri ise geleneksel olarak tanımlanır oldu.
2020 yılında salgın krizi nedeniyle ülkeler
eğitim sistemlerini yüz yüze eğitimden uzaktan eğitime taşımaları olağan üstü
hızdaydı. Dijital dönüşümün eğitimi tamamıyla uzaktan öğrenme platformlarına
taşıyacağı düşüncesine dayanan okul temelli öğrenmenin sonu vaatleri de onca
çabaya, yazıma- çizime ve uzman beyanına rağmen tutmadı. Ancak her işte bir
hayır vardır cümlesine misal tüm zorlayıcı ve ikna edici çabalara rağmen yüz
yüze eğitimin ve okullardaki öğrenme ortamının önemi bir kez daha görülmüş oldu.
Uzaktan öğrenme platformlarının okul eğitiminin bir alternatifi olmaktan öte
bir teknik olduğu da anlaşılmıştır herhalde. Bunu görmemezlikten gelenlerin ise
derdi başka.
Gönderin bir mutluluk diktesi eşliğinde
muktedirlerin çarpışması ile kendilerinden uzaklaştırılan insan yüzleri. Kahrıma
sebebiyet ise çatışmaya hayır diyenlerin üçüncü sayfada haber olmaları.
Önce korku sonra mutluluk gönderenlerin
sol şeritten gittiklerini ve ara sıra onlara imrenmemiz söz konusu olsa da hızlı
giden atın bıraktıkları malumumuzdur düşüncesi tesellimizdir. Biz sağ şeritte
haddimizi bilerek mutluluğumuzun keyfindeydik. İşin vahimi ise sol
şerittekilerin muktedirliklerine dayanarak sağ şerittekileri yönlendirmeleridir.
Şairin mutluluğun resmini
çizebilir misin Abidin isteğini yerine getiren oldu mu bilmiyorum. Ama yüzümüzdeki
gülümseme, ruhumuzdaki zenginlik, sağ şeritteki yaşantımız yeter de artar bize.
Onlara düşen sol şeritte bıraktıklarıyla yaşamaya devam etmektir.
Prof. Dr. Sadık Kartal
Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi
E-
posta; skartal@mehmetakif.edu.tr- iznik.1966@gmail.com
Blog; http://sadikartal.blogspot.com/
Web;
https://abs.mehmetakif.edu.tr/skartal/
Abi kalemine sağlık
YanıtlaSilKapitalizmin getirdiği bağımlılık; Alışveriş bağımlılığı, yeme-içme bağımlılığı, şan ve şöhret bağımlılığı, başarı bağımlılığı.. Mutluluğu bunlara bağlayan sistem, bunları çektiğinde içi boş insan.. Özgürlük nidaları atan liberal kafa, bunlarla doğup büyümüşken ne kadar özgür olabilir ki? Mülkiyet hırsıyla yetişmiş birey, ne kadar çoğulcu ve vicdanlı var olur? Modern dünya modern köleler yetiştiriyor ama bundan herkes “mutlu” gibi..
YanıtlaSilFikrinize ve kaleminize sağlık. Uçtu uçtu kuş uçtu örneğinde olduğu gibi bizi mutlu edenlerden de olduk bize sunulanları irdelemeden kabul ettiğimiz için. Sevgili Fırat’ın dediği gibi kapitalizmin amacı insanın amacından farklı olduğu İçin bir beklenti içinde olmak çok doğru da değil.
YanıtlaSil